3

TARİHSEL GELİŞİMİYLE SAĞLIK HUKUKU

 

TARİHSEL SÜREÇ

Tarihsel süreç boyunca var olmuş hemen her kültürde, tıp hep en erken gelişen unsurlardan biri olmuştur. Sihir, büyü gibi bilimdışı alanlardan, deney, gözlem ve sonuç çıkarma gibi bilimsel ilkelere kadar çok geniş bir perspektif içinde değişik yöntemlerin uygulandığı ve büyücü, şaman, hekim gibi, değişik isimleri olan kişilerce uygulanan tıbbın en eski uzmanlık kollarından biri olduğu kuşkusuzdur.[1]

İlkel çağlarda tıp biliminin bilimdışı bir alan içerisinde uygulanmaya çalışıldığı düşünüldüğünde bu eylemlerden dolayı sorumluluk hukukunun işletmenin de pek mümkün olmadığını çıkarımı  doğal bir sonuç olacaktır. Mutlak sorumsuzluk şemsiyesi altında yürütülen bu faaliyetler hukuk biliminin de gelişmesiyle, katı müeyyidelere bağlanmıştır. Hatta bu yaptırımlarda oldukça ileri gidilerek ölüm cezaları öngörülmüştür. Hukuk biliminin gelişimine bağlı olarak tarihsel süreç içerisinde hekim hasta ilişkileri yönünden yazılı normalar oluştururmuştur.

2

 

  1. A) İlkel Çağda Durum

Eski çağlardan günümüze kadar ulaşmış bazı belgelerde Babil, Sümer, Hitit, Eski Hint, Yunan ve Roma’da hekimlik ve hekimin sorumluluğu hakkında bazı kurallar var olduğu görülmektedir.

Hammurabi Kanunlarının 215-223’üncü maddeleri arasında hekimin ücretle ilgili hakları ve sorumluluğu düzenlenmiştir. Kanunun 215, 216, 217, 221, 222 ve 223. Maddelerinde hekimin hastayı iyileştirmesi halinde ne kadar ücrete hak kazanacağı açıklanmaktaydı. hekimin sorumluluğu ile ilgili kurallar 218-220. maddelerdeydi. Buna göre “hekim birisine bronz bir neşter ile tehlikeli bir yara açarak onu öldürse veya onun gözünü harap ederse iki eli kesilir. Şayet hekim, bir esire bronz bir neşter ile tehlikeli bir yara açarak öldürürse onun yerine bir esir verecektir. Şayet onun göz perdesini bronz bir neşter ile açıp harap etmişse esirin bedelinin yarısını ödeyecektir.”[2]

Mısır’da, Mısır  tıbbı ile ilgili 8-10 adet papirüs bulunmuştur. Kahun, Gardiner, Smith ve Ebers en önemlileri olup M.Ö. 1600 yıllarında Mısırın askeri ve siyasal açından en güçlü olduğu çağda yazılmışlardır. Bunlardan Ebers papirüsü oldukça detaylı tıp bilgileri içermekte ve bir hekimin elinin altında bulunması gerektiği düşünülerek yazıldığından ilk tıp el kitabı olarak anılmaktadır.[3] Mısır kanunları, tıp kurallarını içeren bu kitaplardaki bilgileri oldukça önemli görmekte ve  kaidelerin uygulanmasını zorunlu kılmaktaydı. Kitapta yazan kuralların uygulanması sorumluluktan kurtulmak adına yeterli sebep olarak görülmekteydi.

İlkel çağlardaki bu yasalarda, medeni hukuk ve borçlar hukukunun konusuna giren temel düzen kuralları olmadığından ötürü, sorumluluk ve tazminat hukukuna ilişkin olarak kurallar da bulunmamaktadır. İlk yasaların devletin ya da o topluluğun yönetmekte olan iktidarın ceza yaptırımlarını yazılı hale getiren kodifikasyonlar olduğunu düşündüğümüzde, tazminat hukukuna ilişkin güncel yaklaşımların herhangi bir görünümünün olmadığı açıktır. Ayrıca ilkel çağlardaki yasalarda eylemin hukuki veya cezai sorumluluğunun yükletilmesi konusunda kusur esasının gözetildiğini de söyleyebilmek mümkün görünmemektedir. Mutlak sorumsuzluk ilkesinin yanlışlığı kadar, kusur esasının gözetilmediği bir sorumluluk uygulaması da hukukun genel ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Hakkaniyet kavramının hukukta yerini alması ile birlikte kanunlarda haksız fiilin unsurları ayrımlarına gidilmiş, kast, taksir olgularını kanunlardaki yerini almıştır.

  1. B) Orta Çağdan Günümüze Gelişim

İngiliz kanunlarında tıbbi uygulama hatalarına ait kayıtlar 1374 yıllarına dek gitmektedir. O dönemde çıkarılan yasalar yalnızca doktorları değil ayrı bir meslek kabul edilen cerrahları, eczacıları ve berberleri de kapsıyordu. Bu kişilerin kamu meslekleri olarak kendilerinden beklenen nitelikte hizmet vermeleri istenmekteydi.

Orta Çağ’da özellikle Avrupa’da Kilise Hukukunun etkisi görülmekteydi. Bu anlamda hekim –hasta ilişkileri yönünden sistematize edilmiş ve uygulamada kanuniliği sağlayacak bir kanun normundan söz etmek mümkün değildir. Kiliseler o dönemde oldukça önemli miktarda gelire ve de malvarlığına sahiptiler. Kiliselerin Sağlık alanına etkileri göz önüne alındığında Ora Çağ Avrupasında ilk hastane Kiliseler tarafından kurulmuştur.[4]

1

İngiliz Hukuk sisteminde hastasını ihmal eden hekime verildiği bilinen ilk ceza 1901 tarihli bir kararda geçmektedir. Buna göre Murray isimli Hekim, 14 Nisan 1900 tarihinde parmak yaralanması olan bir hastaya çağrılmış, tedavi başlanmış, ancak daha sonra hekimin ihmali nedeniyle parmağın ampute edilmesi gerekmiştir. [5]

İngiltere’de 1990’ların başında Ulusal Sağlık Hizmetlerinde reformlara gidilmiş ve hasta hakları ile ilgili çalışmalar başlamıştır. İngiltere’de, tıbbi hatanın tespiti, çözümlenmesi ve önlenmesi yaklaşımında klinik denetimleri, gizli araştırmalar, risk yönetimi, şikayetler, davalar, mesleki yeterlilik konuları önemli konulardır. İngiltere’de sağlık hizmeti nedeni ile doğan zararların tazmininde, kusura dayanmayan tazmin sistemi uygulanmakta; zararların tazmininin, sağlık kurumlarının katkıları ve kamusal fonlarla finanse edilen kamu sistemi aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.[6]

Tıp ve Hukuk bilimlerinin hızlı gelişimine rağmen tıp hukuku müktesebatı aynı ivmede ilerleme göstermemiştir. Modern Tıp Hukuku’nun gündeme gelmesi için uzunca bir zaman geçmesi gerekmiştir. Tarihsel süreç bir bütün olarak irdelendiğinde bu alandaki temel düzenlemelerin yapılmaya başlanması kısa süreler öncesine dayanmaktadır. ABD başta olmak üzere İngiltere, Kanada gibi ülkelerde tıbbi uygulama hataları ve bunlara karşı yüksek tazminat yaptırımları 1970’lerin sonundan itibaren büyük bir hızla gündeme gelmiştir. Bu durum 1970’lerde “Hasta Hakları” ile ilgili ilk çalışmaların Amerika Birleşik Devletlerinde başlaması ile paralellik gösterir. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1970’li yılların başında mahkeme kararlarında hekim-hasta ilişkisi bir iş ilişkisi değil, güvene dayalı bir ilişki olarak nitelenmiştir. Hastanın, devlet tarafından tıp uygulama yetkisi verilmiş hekimden yardım talep etmesi ve hekimin bu talebi karşılamak üzere girişimde bulunması hekime bazı sorumluluklar yükler. Amerikan Hastaneler Birliği 1972 yılında Hasta Hakları Beyannamesi’ni yayınlamıştır. Bu beyannamenin yayınlanmasından sonra, eyalet mevzuatlarında hasta hakları ile ilgili düzenlemeler yer almaya başlamıştır. [7]

* Bu yazı; Avukat Ali Kimya’nın Tıbbi Müdahale Kaynaklı Tazminatın Belirlenmesi isimli Tez çalışmasından alınmıştır.

[1] Yoket, Ümit: Eski Çağda Tıp, Türk Tabipler Birliği Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, Yıl 2003,  Cilt 12,

Sayı 2, Ankara 2003, s. 76.

[2] Polat, Tıbbi Uygulama, s. 71,72.

[3] Yoket s.76.

[4] Avrupa’da İlk Hastane 12. Yy’da Montpellier’de Kilise tarafından kurulmuş olup, Hastanenin adı  Saint-Esprittir. (https://fr.wikipedia.org/wiki/Hospice_du_Saint-Esprit_(Lübeck)).

[5] Polat, Tıbbi Uygulama, s.74.

[6] Savaş s. 55, 56.

[7] Polat, Tıbbi Uygulama, s. 75.

Bu makaleyi oylayın

0 cevaplar

Cevapla

Tartışmaya katılmak ister misiniz?
Katkıda bulunmak için çekinmeyin!

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir