Medeni Hukuk

Yürürlükteki hukuk kaidelerinden bir ülkedeki vatandaşların şahsi durumlarını, ailevi ilişkilerini, mallar üzerindeki hak ve yetkilerini, diğer şahıslara olan borç ilişkilerini, ölümlerinden sonra miraslarının akıbetini düzenleyen kuralların yer aldığı hukuk dalıdır

Tarihte Roma vatandaşlarına uygulanan hukuka ius civile adı verilmişti. Buradaki civile şehirli anlamına gelen “civitas”dan gelmiştir. İşte bu yurttaşlara ait özel hukuk kaidelerinin bulunduğu hukuk kurallarına “medeni hukuk” denmiştir. Medeni Hukuk Şahsın hukuku, Aile Hukuku, Borçlar Hukuku, Eşya Hukuku ve Miras Hukuku alt dallarını barındırır.

Kamu Hukuku Özel Hukuk ayrımı:

Hukuk kaideleri nitelikleri ve konuları göz önünde tutularak çeşitli dallara ayrılmıştır. Bunlardan en önemlilerinden olan kamu hukuku ve özel hukuk ayrımının hangi kıstasa dayanacağı tartışmalara yol açmışsa da ana hatlarıyla kamu gücüne ve otoritesine sahip olan kuruluşların (Devlet, belediye, üniversite) bu otoriteye tabi şahıslarla veya birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen kuralların kamu hukukuna; kişilerin eşit şart ve yetkilere tabi kimseler olarak kendi aralarındaki ilişkileri düzenleyen kuralların ise özel hukuka girdiği söylenebilir.

  • Kamu Hukuku Özel Hukuk
  • Anayasa Hukuku Medeni Hukuk
  • İdare Hukuku Ticaret Hukuku
  • Ceza Hukuku Milletlerarası Özel Hukuk
  • Ceza Usul Hukuku Deniz Hukuku
  • Mali Hukuk
  • Devletler Hukuku

Bazı açılardan Kamu bazısından özel hukuk:

  • İş hukuku
  • Medeni Usul Hukuku
  • İcra İflas Hukuku
  • Toprak Hukuku

Medeni Hukukun Düzenleniş Tarzı Bakımından Çeşitli Sistemleri:

Başlıca 4 grup vardır;

Roma Cermen Hukukları etkisinde kalan hukuklar:

Bunlar Roma ve Cermen hukuku etkisi altında kalan Fransa Almanya İsviçre ve bu medeni kanunları model olarak alan bazı ülkelerin hukuklarıdır. Romalılar özel hukuk alanını ileri derecede geliştirmişler ve sonraki kuşaklara aktarabilmek için imparator Justinianus’un emriyle derlenen Corpus İuris Civilis’i (medeni hukuk külliyatını) yapmışlardır. Bu eser Batı Roma’nın yıkılışından 7 yüzyıl sonra Bolonya üniversitesinde incelemeye alınmış ve burada okuyan hukukçular vasıtası ile de çeşitli ülkelerin hukuk hayatına girmiştir.

Medeni Hukuk Yürürlük Kaynakları:

Medeni Hukukun yürürlük kaynakları MK. Madde 1’de belirtilmiştir. Burada sadece medeni kanun değil bunun dışındaki yürürlük kaynaklarının da nazara alındığı anlaşılır. Kanun koyucu kanuna öncelik tanımış fakat kanunda uygulanacak hüküm bulunamazsa bu boşluğun örf ve adetle burada da bulunamazsa hâkimin koyacağı kural ile doldurulması imkânı öngörülmüştür.(hâkim bu uygulama faaliyeti sırasında kazaî kararlardan -mahkeme içtihatlarından- ve ilmi içtihatlardan –doktrinler- istifade edecektir)

Kanunlar: Yetkili yasama organı tarafından Anayasaya uygun olarak kabul edilip yürürlüğe konan yazılı hukuk kaideleridir. Bak.Kur.’nun da anayasanın 91.mad. uyarınca çıkardığı KHK’ler de kanun gibi etkili olur.

Tüzükler: (Nizamnameler)Kanunların uygulama esaslarını ve uygulama aşamasına ilişkin detayları göstermek ve kanunun emrettiği sair hususları düzenlemek için Bak.Kur.’ca Danıştay’ın incelemesinden geçirilerek yürürlüğe konan yazılı hukuk kurallarıdır. Tüzükler kanunlara aykırı olamaz.

Yönetmelikler: (Talimatnameler) Başbakanlığın bakanlıkların ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev ve alanlarını ilgilendirecek kanun ve tüzüklerinin uygulanmasını sağlamak üzere yürürlüğe koydukları yazılı hukuk kurallarıdır. Yönetmelikler ilgili kanun ve tüzüklere aykırı olamaz

Yürürlüğe koyma ve yürürlükten kaldırma:

Kanunlar, tüzükler ve yönetmeliklerin yürürlüğe girebilmesi için R.G.’de yayınlanması gerekir. Bunların hangi tarihte yürürlüğe gireceği çoğunlukla metinlerde yazılıdır.(M.K.936).Bazı kanunlar ise derhal yürürlüğe girmesi gerekir bu yüzden bu metinlerde yayın tarihinde yürürlüğe girer ibaresi bulunur. Eğer herhangi bir ibare yoksa bu kanun veya tüzük R.G’de yayını takip eden 45.günün sona ermesi ile yürürlüğe girmiş olur.

Yürürlükten kalkması ise çeşitli şekillerde olabilir. Anayasa mahkemesince eğer anayasaya aykırı görülerek iptal edilirse söz konusu hükümler yürürlükten kalkar.TBMM’de kanunları ya da tüzükleri yürürlükten kaldırabilir. Bazen de bir kanun ya da tüzük yürürlük süresini kendi tayin eder. ”Bu kanun yayım tarihinden itibaren 5 yıl boyunca yürürlükte kalır” ibaresi vardır. Bir kanun hükmünün zımnen(örtülü) yürürlükten kaldırılması ise eski hükmün yürürlükten kaldırıldığını açıklayan yeni bir hüküm koymadan aynı zamanda eski hükmün uygulanmasını imkânsız kılan yeni bir kanun hükmü koyulması ile olur. (MK. 53 dini gayeli cemiyet kurma kanunu—28.6.1938 Cemiyetler kanunu dini cemiyet kurma yasağı.)

Tüzüklerin yürürlükten kalkması yeni bir tüzük hükmü ile olabileceği gibi dayandığı kanunun yürürlükten kalkması sonucu da olur. Ayrıca bir tüzük hükmünün kanuna aykırılık sebebiyle Danıştay’ca iptali halinde de o hüküm yürürlükten kalkar.

Yazılı Hukuk kaynakları:

  • Anayasa
  • Kanun
  • Kanun Hükmünde kararname
  • Tüzük
  • Yönetmelik
  1. Lex superior derogat legi inferiori (anayasa kanun hiyerarşisi)
  2. Lex posterior derogat legi prior (sonraki öncekini kaldırır)
  3. Lex speciales derogat legi generales (özel olan genel olanı kaldırır.)

Kanun Tüzük Ve Yönetmeliklerin Uygulanması:

Tüzük ve yönetmelikler Kanunların uygulanmasını kolaylaştıran ve kanuna aykırı olmamaları gereken yazılı hukuk kuralları olmaları itibariyle kanunun uygulanmasına ilişkin esaslar Tüzük ve yönetmeliklerin de uygulanmasında esas alınacaktır.

Kanunda Uygulanacak Hükmün Bulunması :

Kanunda düz veya zıt anlam itibariyle olayı kapsayan bir hükmün bulunduğu ve bu hükmün yer, zaman ve nitelik itibariyle uygulanabilir olduğu saptandığında kanunda uygulanacak bir hüküm var demektir.

Kanun Hükmünün düz ve zıt anlam itibariyle kapsamı:

Düz anlam bir hükmün doğrudan doğruya ifade ettiği anlamdır.Zıt anlam ise bu ifadenin aksinden çıkarılan kavramdır.

Kanun Hükümlerinin Yorumlanması:

  1. Yorum kavramı ve çeşitleri:

Kanun hükmünün anlamının tespitine o hükmün yorumlanması (tefsir edilmesi) denir. Bu anlamı tespit eden makama göre de yorum çeşitli adlar alır. Yasama organı tarafından yapılırsa “yasama yorumu”(teşrii tefsir).Bu yorum kişileri ve mahkemeleri bağlayıcı bir etki yapar.24 anayasasında buna imkân verilirken şimdiki anayasamızda böyle bir imkân söz konusu değildir. Hâkimler tarafından davayı çözerken yapılan tefsire de “yargı yorumu(kazaî tefsir) adı verilir. Bilim adamlarının yaptığı yorumlar ise ilmi tefsir “bilimsel yorum “ denir.

  1. Yorumda başvurulacak yöntemler (Yorum metotları):

Söze Göre Yorum (Lafzi tefsir):Kelimelerin sözlük anlamlarına metin içindeki yerlerini cümlenin kuruluş tarzını esas olan yorum yöntemidir. Bu metodun her zaman hükmün amacına uygun sonuç vermemesi yüzünden yetersizliği anlaşılmış bir metottur. Bu sebeple “amaca göre yorum” (gaî tefsir; interpretation teleologique) gerekli sayılır. Kanun hükümleri yorumlanırken kanun koyucunun bu hükümleri koyarken güttüğü amacın araştırılmasını arayan yorum metodu ise “sübjektif tarihi yorum metodudur. ”Fakat hukuk güvenliğini sarsma tehlikesinin varlığı bu metodun eksi yanıdır. Bu yüzden diğer bir tarihi metot öne sürülür. Kanun koyucunun gerçek iradesinin araştırılması yerine kanunun uygulanacağı dönemde kanuna tâbi olanların dürüstlük kuralı çerçevesinde kanunun hazırlanması sırasında geçirdiği aşamaları değerlendirerek kanun koyucuya izafe edecekleri amaca göre kanun metnine verecekleri anlam esas alınmalıdır. Bu metoda “objektif tarihi yorum metodu” denir. Zamana göre objektif yorum metodu ise yorumun kanun hükmünün uygulanacağı zamanın şartları içinde yapılması gerektiği; kanun koyucunun kanunu koyarken güttüğü amacın değil de kanun koyucunun kanunun uygulanacağı sıradaki şartları ve ihtiyaçlar karşısında bulunmuş olması halinde güdeceği amacın araştırılması ve hükmün ona göre yorumlanması gerektiği fikrine dayanan yorum metodudur.

Medeni Hukuk Kurallarının Uygulanması:

  • Yazılı Hukuk
  • yürürlükteki kanun,tüzük,anayasa
  • Mantık yapısı
  • Yorum
  • Örf ve Adet Hukuku
  • Hukuk yaratır

Hak Kavramı

Hak hukuken korunan ve sahibine bu korunmadan yararlanma yetkisini tanınan menfaattir

Para ile ölçülebilen değeri bulunup bulunmadığı açısından malvarlığı hakları- şahıs varlığı hakları:

Malvarlığı Hakları

Para ile ölçülebilen bir değeri olan haklara (mamelek) denir. Haklar malvarlığının aktif borçlar ise pasif kısmını teşkil eder. Bunlar:

1.Alacak hakları: Bir kimseye (alacaklıya) bir başkasından (borçludan) bir şeyi vermesini, yapmasını veya yapmamasını isteme yetkisi sağlayan haklara denir. Bunu doğuran etkenlerin başında akitler (sözleşme) gelir. Haksız fiil sebepsiz zenginleşme veya çeşitli kanun hükümleri de bu hakları doğurabilir. Bu hakların özelliği sadece alacaklı ile borçlu arasında bir hukuki bağa dayanmasıdır.(borç münasebeti) başkası bu ilişkinin dışındadır.

2.Ayni Haklar: Bir kimseye bir mal üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyet sağlayan haklardır. Herkese karşı ileri sürülebilir.

 

Rehin Hakları

Bunlar hak sahibinin alacak hakkını teminat altına alan ve alacak tahsil edilmediği zaman alacağın rehin konusu malın satılarak elde edilecek parayla karşılanma yetkisi tanıyan haklardır. Fer’i ayni haklar ”da denir. GM rehini 3 tipten birine uygun olarak tesis edilebilir.

  • İpotek
  • İpotekli borç senedi
  • İrad senedi

Gayrimenkul Mükellefiyeti: Bir GM malikinin mülkü dolayısıyla o GM karşılık olmak üzere diğer bir kimse lehine bir şey yapmaya ya da vermeye mecbur tutulmasıdır.

Eşya üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyet:

Ayni haklar hak sahibine tanınan yetki bakımından ona hakkın konusu eşya üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyet sağlarlar. Menkullerde bu hakkı açıklayan unsur o mal üzerinde zilyetlik adı verilen tasarruf GM’de ise hâkimiyeti açıklayan tapu sicilindeki kayıttır (tescil).

Borç ilişkisinin sadece alacaklı ile borçlu arasındaki bir bağ olması 3. kişileri ilgilendirmemesi alacak hakkının nisbi bir hak olarak nitelendirilmesine yol açar. (alacak hakları)

Ayni hak ise eşya üzerinde doğrudan hâkimiyet sağlar. Hâkimiyet doğrudan olunca hak sahibi herkesten bu hâkimiyetini ihlal etmemesini isteyebilir. Bu sebeple ayni hakların mutlak hak olduğu ifade edilir.

Herkese karşı ileri sürüle bilirlik:

Eşya üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyetin temel sonucu herkesin bu hâkimiyeti sağlayan hakka riayet etme ve o hakkı ihlalden kaçınma mecburiyetidir. Ayni hakkı kim ihlal ederse hak sahibi hakkına riayet etmesini ondan isteyebilir. İstihkak davası malikin haksız olarak malını elinde tutan kimseden bunu geri almasını müdahalenin men’i davası ise mülkiyete vaki ve devam eden tecavüzün önlenmesini sağlar.

Fikri Haklar

Şahısların zekâ düşünce ve yaratıcılık kısacası fikir ürünleri üzerindeki haklarıdır. Eser sahibinin eseri üzerinde fikri hakkının mali ve manevi yönü vardır.

Şahıs Varlığı Hakları

Değeri para ile ölçülemeyen şahsın manevi dünyasına ilişkin olan haklardır. Bunların başında şahsiyet (kişilik) hakkı gelir. Şahıs varlığı hakları kural olarak başkasına devredilemediği gibi mirasçıya da geçemez.