Genel Hukuk bilgilerine bu kategoriden ulaşabilirsiniz. Gaziantep Avukat.

c1

TÜKETİCİ HUKUKUNDA AYIPLI MAL VE HİZMET

6502 sayılı TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN kapsamında Tüketici Kanun düzeyindeki normatif düzenleme sayesinde hizmet sağlayıcılara yönelik ayıplı mal ve hizmet konularında bir takım hukuki müracaat haklarına sahiptir.

Seçimlik hakları ayrıntılı olarak açıklamadan önce ayıplı mal ve hizmet kavramlarını irdelemeyi uygun bulmaktayız.

Kanunun 8. Maddesinde Ayıplı mal “tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır. Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı kanunun 13. Maddesinde Ayıplı hizmet, “sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir. (2) Hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taşımayan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Tüketicinin davranış şekli sosyal, duygusal, öznel, mecburi, statüsel birtakım sebeplere göre şekillense de ayıplı mal ve hizmet değerlendirmelerinde böylesi subjektif ölçütler yerine objektif kriterler temel alınmaktadır.

Bu anlamda kanunda ayıplı mal ve hizmet hallerinde tüketiciye sınırları belirtilerek bir takım seçimlik haklar tanımlanmıştır. Bu bağlamda;Hizmetin ayıplı ifa edildiği durumlarda tüketici, hizmetin yeniden görülmesi, hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı, ayıp oranında bedelden indirim veya sözleşmeden dönme haklarından birini sağlayıcıya karşı kullanmakta serbesttir.

Bu dört temel seçimlik hak somut olayda ayıbın ortaya çıktığı tarihten itibaren 2 yıl içerisinde zamanaşımına uğrayabilecektir. Sözleşmesel olarak taraflar bu süreyi uzatabilirler.

Hukukta usul kuralları özellikle de süreye ilişkin kurallar çok önemli olmakla bu alanda bir hak kaybı yaşamamak adına konunun uzmanı hukukçulardan destek alınmasını tavsiye etmekteyiz. Konuyla ilgili ayrıtnılı bilgi ve randevu talepleriniz için 0342 – 322 33 37 numaralı telefondan bizlere ulaşabilirsiniz.

aihm 1

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU YAPMA SÜRESİ 4 AYA İNDİRİLDİ

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’nin bağlı olduğu Avrupa Konseyinin organlarından olup, Avrupa Konseyi üyesi bir ülke olarak Türkiye’nin Mahkemede 1 hakimi bulunmakta olup, iç hukukta verilen kararlarda AİHM insan hakları ihlali olup olmadığı noktasında değerlendirme yapmaktadır.

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararların bağlayıcılığı konusunda tartışma yapmak bile yersiz bir durum olup, AİHM kararları tüm üye devletlerce bağlayıcıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verdiği kararlarda hak ihlalinin tespit ettiği durumlarda, hakkın yerine getirilmesi için devlete bildirim, yeniden yargılama gerekliliği veya maddi manevi tazminata dair kararlar vermektedir. Son zamanlarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine tedbire dair de çok sayıda başvuru yapılmaktadır.

 

Bu anlamda Türkiye Rusya ile birlikte AİHM’de en çok davası görülen ülkelerden biri olup, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları incelemeye başladığı 2012 yılından itibaren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki bireysel başvuru sayılarında da bir azalma meydana gelmiştir.

 

Yine de nihai müracaat mercinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olması nedeniyle, Strazburg’taki bu kurum, modern dünyada önemli bir merkezdir.

 

Bu denli önemli olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi uygulamasında 1 Ağustos 2021 tarihinde değişiklik meydana gelmiş olup,  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 35. maddesinin 1. fıkrasında, AİHM’ye başvuru için öngörülen 6 aylık süre 4 aya indirilmiştir. Bu değişklik 6 ay sonra uygulamaya başlanılacak olmakla, sonuç olarak 1 Şubat 2022 tarihinden sonraki başvurularda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi iç hukuktaki nihai kararın  öğrenilmesinden itibaren 4 ay içinde başvuru yapılması şartını getirerek bu alanda süreyi daraltma yoluna gitmiştir.

 

Hukukta usul kuralları özellikle de süreye ilişkin kurallar çok önemli olmakla bu alanda bir hak kaybı yaşamamak adına konunun uzmanı hukukçulardan destek alınmasını tavsiye etmekteyiz. Konuyla ilgili ayrıtnılı bilgi ve randevu talepleriniz için 0342 – 322 33 37 numaralı telefondan bizlere ulaşabilirsiniz.

4887

TÜKETİCİ HAKKINDAN KAYNAKLI SATICININ AYIPTAN DOĞAN SORUMLULUĞU

Genel Bilgiler

Satıcının ayıptan sorumluluğu Türk Borçlar Kanunu md. 219-231 arasında düzenlenmektedir;

‘Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.’s

Satıcının Ayıptan Sorumluluğunun Şartları Nelerdir?

-Yarar ve Hasarın Alıcıya Geçmesi Anında Satılanda Varolması

-Alıcının Ayıbı Bilmemesi ve Ayıbın Önemli Olması

-Ayıptan Doğan Sorumluluğun Sözleşme ile Kaldırılmamış Olması(Satıcının ayıbı hile ile gizlemesi ve devir esnasında ihmal veya kast ile kusur verici yönde hareket etmesi durumunda yapılan sözleşme geçerli olmaz.)

-Alıcının, Kanunun Kendisine Yüklediği Külfetleri Yerine Getirmiş ve Ayıbı Kabul Etmemiş Olması

Satıcının Ayıba Karşı Sorumluluğu Halinde Alıcının Seçimlik Hakları Var mıdır?

-Alıcı, satılanı ger vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönebilir.

-Alıcı, ayıp oranında indirim talep edebilir. 

-Alıcı, satılanın ücretsiz onarılmasını talep edebilir. (Masrafın fazla olmadığı hallerde)

-Alıcı, ayıplı malın ayıpsız benzeriyle değişimini talep edebilir.

*Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.

Satıcının Ayıptan Doğan Sorumluluğu Nedeniyle Zamanaşımı Var Mıdır?

Türk Borçlar Kanunu md. 231’e göre;

‘Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.’

Satıcının Ayıptan Doğan Sorumluluğu Nedeniyle Avukata Başvurmak Gerekir mi?

Günümüzde ilerleyen teknoloji neticesinde ticari faaliyetler giderek artmakta ve ticari faaliyetlerin artması neticesinde tarafların sorumlulukları da artmaktadır. Bu anlamda Alıcının Ayıptan Kaynaklı Zarara uğraması halinde; seçimlik haklarını neler olduğu, seçimlik hakkının herhangi bir süreye bağlı olup olmadığı, hangi durumların ayıp sayıldığı ve ayıbın şartları gibi konularda Borçlar Hukuku ve Ticaret Hukuku alanında uzman bir avukattan yardım alması gerekmektedir.

Kimya Hukuk&Danışmanlık olarak Alıcının Haklarına yönelik çok sayıda davamız ve hukuki danışmanlığımız bulunmaktadır.

 Daha ayrıntılı bilgi için Kimya Hukuk&Danışmanlık kurucumuz Av. Ali Kimya ile bağlantı kurmanızı tavsiye etmekteyiz.

İletişim:0342-3223337 – [email protected]

*Bu makale Av. Selin Kimya tarafından yazılmış olup, yazılı rıza alınmaksızın farklı bir platformda yayınlanması telif hakkı ihlali oluşturacaktır.

eeeeee

İŞE İADE DAVALARINDA ARABULUCULUK UYGULAMALARI

Birleşmiş Milletlerin ilk uzman kuruluşu olarak addedilen Uluslararası Çalışma Örgütünün faaliyetleriyle literatüre kazandırılan iş güvencesi kavramı 4857 sayılı İş Kanunumuzun 18 ve 21. Maddelerinde normatif karşılığını bulmaktadır.

İşçinin çalışma standartları, çalışma yaşamındaki hakları, insana yakışır iş fırsatlar , sosyal korumayı ve çalışma yaşamındaki meselelerle ilgili diyaloğu geliştirmeyi hedef alan çalışmalar günden güne gelişmekte olup Yüksek Yargı içtihatları bu konudaki uygulamaları kökleştirmektedir.

İşverenin haklı sebep ve geçerli sebeple fesih olgularının mevcut olmadığı durumlarda işveren iş güvencesi kapsamında işçinin çalışma akdini devam ettirmekle yükümlü olup, buna aykırı davranışları iş güvencesi kapsamında tazminat sonucunu doğurmaktadır.

Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.

İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur. Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler. Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir.

eeeeee6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu md 18/A kapsamında 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 3. Maddesi uyarınca işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.

İşe İade talebiyle yürütülen arabuluculuk görüşmelerinde taraflar işe iade olgusuyla birlikte ödenecek tazminat veya işe iade talebinin kabul edilmemesinin beraberinde getirebileceği tazminat konuları ayrı ayrı müzakere ederler. Arabuluculuk sürecinde asıl olan tarafların menfaatine en uygun çözümün bulunması olması dolayısıyla bu süreçte taraf duygularının, işletme koşullarının, işe iade durumundaki çalışma koşullarının müzekere sürecinde açığa çıkarılması faydalı olacaktır.

Arabulucu faaliyetleri kapsamında Arabulucu Ali Kimya işe iade talepli arabuluculuk müzakerelerinde iş hukukunda uzman arabuluculu olarak görev yapmaktadır. Konu hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek için 0342 322 33 37 numaralı telefondan irtibat kurmanız tavsiye edilir.

proje resim

ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU USULÜ

ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU USULÜ

Genel Bilgiler

Bireysel başvuru, Anayasada belirtilen temel hak ve özgürlükleri kamu tarafından aktif yada pasif olarak ihlâl edilen bireylerin mağduriyetlerini giderebilmeleri için gidebilecekleri bir yargı yoludur.

Bu bağlamda Türkiye’de 23 Eylül 2012 tar   ihinden itibaren fiili olarak Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru yolu açıktır.

6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun md. 3’te Anayasa Mahkemesi’nin görevleri sıralanmıştır.

Anayasa Mahkemesinin Yetkileri

Kişi Yönünden Yetki:

Anayasa ve Kuruluş kanununa göre;

‘Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin ihlal edildiğini iddia eden herkes, bireysel başvuru hakkına sahiptir.
Bununla beraber, yabancılar için başvuru hakkı; salt kendilerine tanınan haklarla sınırlı olarak kabul edilmiştir. Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamaz.’

Kamu tüzel kişilerinin bireysel başvuru hakları söz konusu değilken; özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait hakların ihlal edildiğinden bahisle bireysel başvuruda bulunabilir.

Konu Bakımından Yetki:

Anayasa md. 148/3’e göre;
‘Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.’
Türkiye’nin taraf olduğu protokollerde yer alan haklar da bu kapsamda değerlendirilmektedir.(AİHS’nde yer alan haklar da bu kapsam içerisinde değerlendirilmektedir.)

Yer Bakımından Yetki:

Anayasa ve Kuruluş Kanunu’nda yer bakımından yetkiye ilişkin olarak herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Genel olarak, devletin egemenlik yetkisini kullandığı yerlere ilişkin yetkili olduğu söylenebilir.

Zaman Bakımından Yetki:

İlgili Kanunun geçici 1. maddesinin 8. Fıkrasında ‘Mahkeme, 23/09/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.’ denmektedir. Bu tarihten önce kesinleşen kararlara ilişkin olarak Bireysel Başvuru yoluna gidilemez.

Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvurunun Şartları

Devletin kamu gücünün aktif yada pasif ihlali neticesinde bir mağduriyet söz konusu olmalıdır.
Söz konusu ihlale ilişkin tüm idari ve hukuki yolların sıra ve usule uygun olarak tüketilmiş olması gerekir.
Bireysel başvuruya konu olan mağduriyetin Anayasa’da teminât altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden bir ya da birkaçının ihlâl edilmesi ile ilgili olması gerekmektedir.
Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.
Kamu gücünün ihlaline dayalı mağduriyetin Anayasada güvence altına alınmış olan Temel Hak ve özgürlüklere dayalı olması gerekir.
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yasal süresi içerisinde yapılmalıdır. Yasal sürenin başlangıç tarihi söz konusu ihlale ilişkin tüm idari ve hukuki yolların tüketilmesine ilişkin en son karar tarihinden itibaren 30 gündür. Söz konusu ihlale ilişkin herhangi bir yargı yolu öngörülmemişse sürenin başlangıç tarihi ihlalin öğrenildiği andan itibaren 30 gündür. Bireysel başvurunun yapılmamasının nedeni mücbir bir sebebe dayanıyorsa, başvurunun başlangıç tarihi mücbir sebebin ortadan kalmasından itibaren 15 gündür.
Anayasa Mahkemesi, 23/09/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Bu tarihten önce kesinleşen kararlara ilişkin olarak Bireysel Başvuru yoluna gidilemez.

Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru, aşamaları itibariyle sıkı takip yapılması gereken, nitelikli ve süreye bağlı olması nedeniyle büyük öneme haizdir. Hataya mahal vermemek adına, Uzman bir avukatla yapılmasında fayda vardır. Kimya Hukuk olarak Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuruya dayalı olarak takibini sürdürdüğümüz, başarı ile sonuçlanmış başvurularımız bulunmakla birlikte halihazırda devam eden başvurularımız da mevcuttur.

Kimya Hukuk kurucumuz Av. Ali Kimya, Avrupa Konseyi ve Tükiye Barolar Birliği’nin ortak projesi olan ‘Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Usulleri’ne ilişkin olarak Türkiye genelinde çeşitli barolara eğitim vermiş ve bu eğitimleri vermeye devam etmektedir.

malatya özel 2toğlu 1

Daha ayrıntılı bilgi için Kimya Hukuk Avukatları Av. Ali Kimya ve Av. Selin Kimya ile bağlantı kurmanızı tavsiye etmekteyiz.

İletişim:0342-3223337 – [email protected]

*Bu makale Av. Selin Kimya tarafından yazılmış olup, yazılı rıza alınmaksızın farklı bir platformda yayınlanması telif hakkı ihlali oluşturacaktır.

malatya özelgüliz ali 2

5

HİZMET TESPİTİ – SİGORTALILIK BAŞLANGIÇ TARİHİ TESPİTİ DAVALARI

Genel Bilgiler

Hizmet Tespiti Davası, sigortaya bildirim yapılmaksızın çalıştırılan ve sigorta primi yatırılmaksızın çalıştırılan işçilerin bu durumu öğrendikleri anda sigortasız geçirdikleri çalışma sürelerini sigortalı hale getirmek için açılan bir davadır.
Sigortalılık Başlangıç Tarihi Tespiti Davasında ise işçi, sigortaya bildirim yapıldığı tarihten daha önceki bir tarihte işe başlamış olup bu durumun tespiti için açılan bir davadır.
Davaların yasal dayanağı 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (SSGSSK) madde 86’dır;
‘Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.

1
Sigortalının çalıştığı bir veya birden fazla işte, bu Kanunda yazılı şartları yerine getirmiş olmasına rağmen, kendisi için verilmesi gereken aylık prim ve hizmet belgesinin veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin işveren tarafından verilmediği veya verilen aylık prim ve hizmet belgesinde veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesinde kazançların veya prim ödeme gün sayılarının eksik gösterildiği Kurumca tespit edilirse, hastalık ve analık sigortalarından gerekli ödemeler yapılır.’


Dava Açma Hakkı Bulunanlar Kimlerdir?

Hizmet tespiti davasında davacı taraf, hizmetin tespitini isteyen işçi yahut bu kişinin vefatı halinde gelir ve aylık bağlanılmasına yada alacaklara hak kazanan eşi, çocukları anne veya babası gibi kişiler olabilir.

Hizmet Tespiti Davasının Açılabilmesi İçin Gereken Şartlar Nelerdir?
Davaya konu tespiti istenen hizmetin, işverene ait işyerinde görülmüş olması gerekir.
İşyerinin niteliği 5510 sayılı kanun kapsamında sayılan (md.4) işyerlerinden olmalıdır.
Tespit davasının konusu analık, hastalık gibi kısa süreli sigortalar değil; uzun vadeli sigortalılık durumlarına ilişkin açılması gerekir.
İşçi tarafından görülen hizmetin sigortaya bildirim yapılmaksızın görülmesi ve kurumda işveren adına herhangi bir kaydın bulunmaması gerekir.
Görülen hizmetin üzerinden 5 yıl geçmeksizin tespit davası açılmalıdır.

Davada Hak Düşürücü Süre Var Mıdır?5

Görülen hizmetin üzerinden 5 yıl geçmeksizin tespit davası açılmalıdır. 5 yıllık süre hak düşürücü bir süredir. Bu süre geçtikten sonra işçi, tespit davasına konu haklarını talep edemez.

Ölüme bağlı hak kazanan hak sahipleri için 5 yıllık hak düşürücü süre işçinin vefatından sonra başlar.

İşverenlerin gerek prim, gerekse vergi ödememek için çalıştırdığı kişileri Kuruma bildirmedikleri, eksik çalışma bildirdikleri, pime esas kazancın eksik bildirildiği vb. durumlarda dava açılarak hakların kazanılması mümkündür. Bu tür önemli davaların, hataya mahal vermemek adına, Uzman bir avukatla yürütülmesinde fayda vardır. Kimya Hukuk olarak ‘Hizmet Tespiti’ ve ‘Sigortalılık Başlangıç Tarihi Tespiti’ne ilişkin başarı ile sonuçlanmış çok sayıda davamız bulunmakla birlikte halihazırda devam eden davalarımız mevcuttur.
Daha ayrıntılı bilgi için Kimya Hukuk Avukatları Av. Ali Kimya ve Av. Selin Kimya ile bağlantı kurmanızı tavsiye etmekteyiz.
İletişim:0342-3223337
*Bu makale Av. Selin Kimya tarafından yazılmış olup, yazılı rıza alınmaksızın farklı bir platformda yayınlanması telif hakkı ihlali oluşturacaktır.

Kütüphane-1-980x380-1

ANONİM ŞİRKETLERDE DANIŞMAN AVUKAT ZORUNLULUĞU

marketing_partner_roundtable

Kimya Hukuk Bürosu olarak faaliyet konularımızın önemli bir kısmını Anonim Şirket danışmanlığı oluşturmaktadır. Şirketlerin girift yapıları ve ticari ilişkilerden doğan  durumlar birçok hukuki soruna yol açabilmektedir. Şirketlerin yaşadığı hukuki sorunlarda Avukatlardan hukuk hizmeti almaları kendi tercihlerinin olmalarından öte Yasalarca öngörülmüş bir zarurettir.

Anonim şirketlerde ve Yapı Kooperatiflerinde Danışman Avukat bulundurma zorunluluğu 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile getirilen bir zorunluluktur.

Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, Esas Sermaye miktarı 250 bin TL ve üzerinde olan ANONİM ŞİRKETLER ve üye sayısı 100 veya daha fazla olan YAPI KOOPERATİFLERİ sözleşmeli bir avukat bulundurmak zorundadırlar.

Esas sermaye miktarı 250 bin TL’nin altında kalan Anonim Şirketler, Limited, Adi veya Hisseli komandit, Kolektif gibi Sermaye ve Şahıs şirketleri ile 100 üyeden az Yapı Kooperatifi ile diğer Kooperatifler için ise Sözleşmeli Avukat bulundurma zorunluluğu yoktur.

Yukarıda belirtilen hükmüne aykırı davranan kuruluşlara Cumhuriyet Savcısı tarafından Sözleşmeli Avukat tayin etmedikleri her ay için, sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için suç tarihinde yürürlükte bulunan, asgari ücretin iki aylık brüt tutarı kadar idari para cezası verilir.

Bu cezai yaptırım gerçeği ışığında; Kimya Hukuk Danışmanlık olarak Esas Sermaye miktarı 250 bin TL ve üzerinde olan ANONİM ŞİRKETLER ve üye sayısı 100 veya daha fazla olan YAPI KOOPERATİFLERİNİN kurumlarına hizmet verecek Avukat bulundurma yükümlülüklerini yerine getirmelerini tavsiye etmekteyiz.

Konu hakkında görüşlerinizi ve Danışmanlık talepleriniz için “[email protected]” adresine e-posta göndererek veya 0342-322 33 37 numaralı telefonu arayarak bizlerle paylaşabilirsiniz.

Gaziantep Marka ve Patent Vekili

Marka ve Patent Tescili Hakkında Merak Edilenler

Marka Nedir?

Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerin, başka bir teşebbüsün mal veya hizmetlerden ayırt edilmesini sağlayan; kişi adları, sözcükler, şekiller, harfler, sayılar gibi baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işarete verilen addır. Marka ile ilgili en önemli kriter, kullanılan işaretin benzer ürün ya da hizmetlerden farklılaşmayı sağlayan “Ayırt Edici Özelliğinin” bulunması gerekliliğidir.

Devamını Oku

İş Hayatı ve Sosyal Güvenlik

İş Hayatı ve Sosyal Güvenlik – 2

Meslek hastalığı nedir?

Sigortalıya bu konudan hangi yardımlar sağlanır?

Sigortalının çalıştığı işin şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık meslek hastalığıdır.

Bu durumda sigortalıyı, sağlık ve para yardımı yapılır. Ölüm halinde, cenaze masrafı ödenir ve hak sahiplerine gelir bağlanır.

Para yardımı geçici veya sürekli iş görmezlik ödeneği verilmesidir. Çalışılamayan her gün için verilir. Tedavi ayakta yapılıyorsa günlük kazancın 2/3’ ü , yatarak yapılıyorsa da yarısıdır.

Sürekli iş görmezlik geliri, kazanma gücünü en az % 10 oranında yitirene verilir.Kazanma gücünü tamamen yitirmişse, sigortalıya yıllık kazancın % 70’ i oranında sürekli tam iş görmezlik geliri bağlanır.

Meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının eş, çocuk, ana-babasına aylık bağlamak için kazancın %70’ i bulunur. %50’ si eşe, %50 si çocuklara verilir. Eşin çocuğu yoksa % 75’ ini alır.

Devamını Oku