c1

TÜKETİCİ HUKUKUNDA AYIPLI MAL VE HİZMET

6502 sayılı TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN kapsamında Tüketici Kanun düzeyindeki normatif düzenleme sayesinde hizmet sağlayıcılara yönelik ayıplı mal ve hizmet konularında bir takım hukuki müracaat haklarına sahiptir.

Seçimlik hakları ayrıntılı olarak açıklamadan önce ayıplı mal ve hizmet kavramlarını irdelemeyi uygun bulmaktayız.

Kanunun 8. Maddesinde Ayıplı mal “tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır. Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı kanunun 13. Maddesinde Ayıplı hizmet, “sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir. (2) Hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taşımayan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Tüketicinin davranış şekli sosyal, duygusal, öznel, mecburi, statüsel birtakım sebeplere göre şekillense de ayıplı mal ve hizmet değerlendirmelerinde böylesi subjektif ölçütler yerine objektif kriterler temel alınmaktadır.

Bu anlamda kanunda ayıplı mal ve hizmet hallerinde tüketiciye sınırları belirtilerek bir takım seçimlik haklar tanımlanmıştır. Bu bağlamda;Hizmetin ayıplı ifa edildiği durumlarda tüketici, hizmetin yeniden görülmesi, hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı, ayıp oranında bedelden indirim veya sözleşmeden dönme haklarından birini sağlayıcıya karşı kullanmakta serbesttir.

Bu dört temel seçimlik hak somut olayda ayıbın ortaya çıktığı tarihten itibaren 2 yıl içerisinde zamanaşımına uğrayabilecektir. Sözleşmesel olarak taraflar bu süreyi uzatabilirler.

Hukukta usul kuralları özellikle de süreye ilişkin kurallar çok önemli olmakla bu alanda bir hak kaybı yaşamamak adına konunun uzmanı hukukçulardan destek alınmasını tavsiye etmekteyiz. Konuyla ilgili ayrıtnılı bilgi ve randevu talepleriniz için 0342 – 322 33 37 numaralı telefondan bizlere ulaşabilirsiniz.

aihm 1

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU YAPMA SÜRESİ 4 AYA İNDİRİLDİ

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’nin bağlı olduğu Avrupa Konseyinin organlarından olup, Avrupa Konseyi üyesi bir ülke olarak Türkiye’nin Mahkemede 1 hakimi bulunmakta olup, iç hukukta verilen kararlarda AİHM insan hakları ihlali olup olmadığı noktasında değerlendirme yapmaktadır.

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararların bağlayıcılığı konusunda tartışma yapmak bile yersiz bir durum olup, AİHM kararları tüm üye devletlerce bağlayıcıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verdiği kararlarda hak ihlalinin tespit ettiği durumlarda, hakkın yerine getirilmesi için devlete bildirim, yeniden yargılama gerekliliği veya maddi manevi tazminata dair kararlar vermektedir. Son zamanlarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine tedbire dair de çok sayıda başvuru yapılmaktadır.

 

Bu anlamda Türkiye Rusya ile birlikte AİHM’de en çok davası görülen ülkelerden biri olup, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları incelemeye başladığı 2012 yılından itibaren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki bireysel başvuru sayılarında da bir azalma meydana gelmiştir.

 

Yine de nihai müracaat mercinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olması nedeniyle, Strazburg’taki bu kurum, modern dünyada önemli bir merkezdir.

 

Bu denli önemli olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi uygulamasında 1 Ağustos 2021 tarihinde değişiklik meydana gelmiş olup,  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 35. maddesinin 1. fıkrasında, AİHM’ye başvuru için öngörülen 6 aylık süre 4 aya indirilmiştir. Bu değişklik 6 ay sonra uygulamaya başlanılacak olmakla, sonuç olarak 1 Şubat 2022 tarihinden sonraki başvurularda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi iç hukuktaki nihai kararın  öğrenilmesinden itibaren 4 ay içinde başvuru yapılması şartını getirerek bu alanda süreyi daraltma yoluna gitmiştir.

 

Hukukta usul kuralları özellikle de süreye ilişkin kurallar çok önemli olmakla bu alanda bir hak kaybı yaşamamak adına konunun uzmanı hukukçulardan destek alınmasını tavsiye etmekteyiz. Konuyla ilgili ayrıtnılı bilgi ve randevu talepleriniz için 0342 – 322 33 37 numaralı telefondan bizlere ulaşabilirsiniz.

marka şekilleri makale resmi

MARKA OLARAK TESCİL EDİLEBİLECEK İŞARETLERDEN NE ANLAMALIYIZ

Marka tescili uygunluk kriterleri Sınai Mülkiyet Kanununda ayrıntılı olarak almaktadır.
Bu anlamda ayırt edicilik kriterini sağlaması ve kanunda belirtilen istisnalar arasında yer almaması kaydıyla her türlü işaret marka olarak tescil edilebilir.

İşaret yazı unsurundan anlamamız gereken salt şekil olmayıp, yazıya dökülebilen her unsur marka tesciline konu edilebilir.

Bu anlamda yeri geldiğinde bir slogan, yeri geldiğinde bir renk, seyyar bir araçtan gelen müzik marka olarak tescil edilebilir.

Önemli olan marka olarak kullanılmak istenilen işaret unsurların sektörün mahiyeti ve sektördeki diğer işletmelerden farklı olmasıdır.

Marka ticari hayatta mal ve hizmet unsurları olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi ve danışmanlık talepleriniz için 0342 322 33 37 numaralı telefondan bizlere ulaşabilirsiniz.

Kaynak: https://www.google.com/maps/place/EN+PATENT+MARKA/@37.0888551,37.3475682,17z/data=!3m1!4b1!4m6!3m5!1s0x1531e3c78f8b8047:0x78db48f95e5ac434!8m2!3d37.0888551!4d37.3497569!16s%2Fg%2F11rsg2y568

avrupa patent ofisi

MARKA HAKKINA TECAVÜZE İLİŞKİN CEZAİ HÜKÜMLER

Sınai Mülkiyet Hukukunda marka koruması hak sahibine tescilden kaynaklı haklarının ihlal edilmesi durumunda ihlali gerçekleştiren kişilere karşı cezai dava ve şikayet hakları tanımaktadır.

 

Maddi hukuku ilgilendiren, tedbirler ve tazminat taleplerinin yanı sıra marka hakkı sahibinin Sınai Mülkiyet Kanunu md 30 uyarınca marka hakkına tecavüz fiilini gerçekleştiren kişiye yönelik şikayet haklarını kullanabilecektir.

Marka hakkına tecavüz teşkil eden fiiller belirtilen maddede şu şekilde belirtilmiştir; “Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üretmek veya hizmet sunmak, satışa arz etmek veya satmak, ithal ya da ihraç etmek, ticari amaçla satın almak, bulundurmak, nakletmek veya depolamak”

 

Görüldüğü üzere kanunda marka hakkına tecavüz sayılabilecek eylemler oldukça geniş şekilde çerçevelenmiştir.

 

Tacir ya da işletmenin uzun yıllara dayalı emek ve yoğun sermaye yatırımının simgesel bir karşılığı olan marka tescili cezai yaptırımlar yoluyla da daha kapsamlı koruma altına alınmıştır.

Bu maddede yer alan suçlardan dolayı cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye’de tescilli olması şarttır.  Bu anlamda uzun yıllar kullanılmakta olunan işletme veya ürün isimlerinin marka tescili yapılmaması halinde işletme sahibinin şikayet hakkı olmayacaktır.

 

Nihai tüketici nezdinde ayırt ediciliğinin artırılması ve işletmesel tercih sebebi olunması açısında sınai mülkiyet haklarının tescil edilmesi oldukça önemlidir.

Bu nedenle müvekkillerimize patent, marka, tasarım, faydalı model tescil süreçlerinde takip ve danışmanlık faaliyetlerimizle her türlü hukuki desteği sunmaktayız. Ayrıntılı bilgi ve randevu talepleriniz için 0342 322 33 37 numaralı telefondan bizlere ulaşabilirsiniz.

Yazıyla ilgili paylaşımlarınızda www.kimya.av.tr sitesine atıfta bulunulması gerekmektedir.

common

ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI

Anlaşmalı boşanma Medeni Kanun md. 166/3’te düzenlenmiştir;

‘Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur.’

Yukarıda yer alan madde uyarınca boşanma davası açabilmek için öncelikle tarafların en az 1 yıl evli kalmış olmaları şartı aranır.

Anlaşmalı boşanma davasında taraflar

-Nafaka

-Mal paylaşımı

-Tazminat

-Çocuğun velayeti

-Ortak eşyaların kimin üzerine bırakılacağı

-Ziynet eşyaları

-Soyadı gibi konuların tümünde anlaşmaya varmış olmalı ve bu doğrultuda düzenlenecek protokol her iki tarafça da imzalanmış olmalıdır. 

Tarafların anlaşamadıkları bir hususun tespiti halinde açılan dava, anlaşmalı olarak değil çekişmeli dava olarak devam eder. 

Anlaşmalı boşanma davalarında protokolün şekli unsurları, içeriği vs. gibi konularda eksikliğe ve hataya yer verilmemesi adına uzman bir avukattan yardım alınmasında fayda vardır. 

Daha ayrıntılı bilgi için Kimya Hukuk Avukatları Av. Ali Kimya ve Av. Selin Kimya ile bağlantı kurmanızı tavsiye etmekteyiz.

İletişim:0342-3223337 – [email protected]

*Bu makale Av. Selin Kimya tarafından yazılmış olup, yazılı rıza alınmaksızın farklı bir platformda yayınlanması telif hakkı ihlali oluşturacaktır.

4887

TÜKETİCİ HAKKINDAN KAYNAKLI SATICININ AYIPTAN DOĞAN SORUMLULUĞU

Genel Bilgiler

Satıcının ayıptan sorumluluğu Türk Borçlar Kanunu md. 219-231 arasında düzenlenmektedir;

‘Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.’s

Satıcının Ayıptan Sorumluluğunun Şartları Nelerdir?

-Yarar ve Hasarın Alıcıya Geçmesi Anında Satılanda Varolması

-Alıcının Ayıbı Bilmemesi ve Ayıbın Önemli Olması

-Ayıptan Doğan Sorumluluğun Sözleşme ile Kaldırılmamış Olması(Satıcının ayıbı hile ile gizlemesi ve devir esnasında ihmal veya kast ile kusur verici yönde hareket etmesi durumunda yapılan sözleşme geçerli olmaz.)

-Alıcının, Kanunun Kendisine Yüklediği Külfetleri Yerine Getirmiş ve Ayıbı Kabul Etmemiş Olması

Satıcının Ayıba Karşı Sorumluluğu Halinde Alıcının Seçimlik Hakları Var mıdır?

-Alıcı, satılanı ger vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönebilir.

-Alıcı, ayıp oranında indirim talep edebilir. 

-Alıcı, satılanın ücretsiz onarılmasını talep edebilir. (Masrafın fazla olmadığı hallerde)

-Alıcı, ayıplı malın ayıpsız benzeriyle değişimini talep edebilir.

*Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.

Satıcının Ayıptan Doğan Sorumluluğu Nedeniyle Zamanaşımı Var Mıdır?

Türk Borçlar Kanunu md. 231’e göre;

‘Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.’

Satıcının Ayıptan Doğan Sorumluluğu Nedeniyle Avukata Başvurmak Gerekir mi?

Günümüzde ilerleyen teknoloji neticesinde ticari faaliyetler giderek artmakta ve ticari faaliyetlerin artması neticesinde tarafların sorumlulukları da artmaktadır. Bu anlamda Alıcının Ayıptan Kaynaklı Zarara uğraması halinde; seçimlik haklarını neler olduğu, seçimlik hakkının herhangi bir süreye bağlı olup olmadığı, hangi durumların ayıp sayıldığı ve ayıbın şartları gibi konularda Borçlar Hukuku ve Ticaret Hukuku alanında uzman bir avukattan yardım alması gerekmektedir.

Kimya Hukuk&Danışmanlık olarak Alıcının Haklarına yönelik çok sayıda davamız ve hukuki danışmanlığımız bulunmaktadır.

 Daha ayrıntılı bilgi için Kimya Hukuk&Danışmanlık kurucumuz Av. Ali Kimya ile bağlantı kurmanızı tavsiye etmekteyiz.

İletişim:0342-3223337 – [email protected]

*Bu makale Av. Selin Kimya tarafından yazılmış olup, yazılı rıza alınmaksızın farklı bir platformda yayınlanması telif hakkı ihlali oluşturacaktır.

dolandırıcı 1

DOLANDIRICILIK SUÇU YÖNÜNDEN HUKUKİ İNCELEME

Dolandırıcılık suçu ceza kanununda tanımlanan malvarlığına karşı işlenen suçlar arasındadır.

Kategorik özelliği gereği suçun mağdurunun malvarlığında eksilmeye sebep olma amacıyla hileli bir takım davranışların varlığı gerekmektedir.

Dolandırıcılık suçunun unsurları ticar hayatta vuku bulabileceği gibi gündelik hayattaki birçok iş ve işlem de suçun unsurları oluşabilmektedir.

TCK m.157 dolandırıcılık suçunu “hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp,
onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar
sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis veya beşbin güne kadar adli para
cezası verilir” şeklinde tanımlamıştır.

Bu suçta fail kendi lehine maddi bir edinim elde etmeye çalışabileceği gibi üçüncü kişi lehine de edinim sağlamaya çalışabilir.

Kanunda suçun maddi unsurunu oluşturan hileli davranışların nelerden ibaret olduğu tadadi olarak belirtilmemiştir. Yargı içtihatları ve doktrinde hileli davranışın mağdurun iradesini sakatlamaya elverişli davranış biçimlerinin olabileceği belirtilmektedir.

Dolandırıcılık suçunun mağdurunun eylemin malvarlığına karşı işlenmiş olması sebebiyle faile ve diğer sorumlulara yönelik hukuki tazmin hakları da bulunmaktadır.

Suçun nitelikli hallerini oluşturan durumlar kanunda ayrıca düzenlenmiş olmakla konuyla ilgili ayrıntılı bilgi ve danışmanlık talepleriniz için [email protected] mail adresine mail atabilir ya da 0342-322 33 37 numaralı telefondan bizlere ulaşabilirsiniz.

öne çıkan görsel marka

MARKA TESCİLİNİN KORUMA KAPSAMI

TÜRKPATENT nezdinde faaliyet gösterilen mal ve hizmet sınıfında marka tescili 10 yıllık koruma sağlamakta olup bu koruma yenileme yapılması durumunda sınırsız olarak devam etmektedir.

Marka işletmenin portföy değerini başlı başına artıran bir malvarlığı olduğu gibi müşteri ve iş ortakları nezdinde tercih sebebi olmaktadır.

Fikri mülkiyetin en önemli görünüşü şekilleri olan marka patent tasarım ülke genelinde koruma sağlamakta olup isviçrede kurulu olan WIPO nezdinde tescil halinde uluslarlarası koruma sağlanmaktadır.

Tescilli markalar TÜRK PATENT VE MARKA KURUMUNDAKİ marka sicilinde kayıtlı olup bu anlamda öncelik prensibi gereğince bir mal ve hizmetin marka tescilini ilk kim başvurya konu ederse tescili bu kişi hak etmekte oup diğer başvurulara karşı bu tescil red gerekçesi oluşturmaktadır.

Gelişen teknoloji ve ticarette güven gereksinimi işletmelerin onlarca yılı bulan çabalarıyla elde ettikleri katma değerler marka patent tesciliyle korunmayı sürdürebilmektedir.

Kimya Hukuk Bürosu olarak marka patent başvuru süreçlerinde aktif olarak süreci yürütmekteyiz bu anlamda ayrıntılı bilgi almak için 0342 322 33 37 numaralı telefonu arayarak rendevu almanızı tavsiye ederiz.

Ekran Resmi 2019-07-05 22.43.33